Artrit, eklemleri etkileyerek hareket kabiliyetini ciddi şekilde kısıtlayabilen bir hastalık grubudur. Eklemler, vücudun hareket kabiliyetini sağlayan temel yapılardır. Günlük yaşamdaki en basit aktiviteler olarak görülen yürüme, yazı yazma, merdiven çıkma ya da yemek yapma gibi işler, eklemlerin sağlıklı ve işlevsel olmasına bağlıdır.
Artritin sebep olduğu ağrılar, bireylerin bu tür günlük aktiviteleri yerine getirmesini zorlaştırır. Hastalığın ilerlemiş olduğu durumlarda, basit bir adım atmak bile büyük bir çaba gerektirebilir. Ancak artritin birçok farklı türü bulunmaktadır. Bu nedenle hastalığın etkisi, kişiden kişiye ve hastalığın çeşidine bağlı olarak değişir.
Bu yazıda; artritin ne demek olduğu, en yaygın artrit çeşitleri ve sebep olduğu sorunlar, artrit belirtileri ve kimlerde daha sık karşılaşılacağına dair risk faktörleri, artrit türlerinin nasıl teşhis edilebileceği ve artrit tedavisinde uygulanan bazı yöntemler hakkında detaylı bilgiler bulacaksınız.
Artrit ile baş etmek ve belirtilerini kontrol altına almak için bazı temel bilgilere sahip olmanız gerekir. Hastalığınızı daha iyi anlamak ve durumunuz için en uygun tedavi yöntemlerini keşfetmek için bu yazının devamını okumanızı öneririz.
İçindekiler:
Artrit Nedir?
Artrit, eklemlerde iltihaplanma ve ağrıya yol açan bir hastalık grubuna verilen genel bir isimdir. Çoğu zaman eklemleri etkileyerek hareket kabiliyetini kısıtlar. En belirgin belirtileri; eklemlerde ağrı, şişme ve sertliktir.
“Artrit ne demektir?” sorusuna cevap vermek için kelimenin kökenine inersek Yunanca’dan gelen “artrit” kelimesi: “arthro-“ eklem anlamına gelirken “-itis” eki ise iltihaplanma durumunu ifade eder. Bu nedenle kelime anlamıyla “artrit”, eklem iltihabı anlamına gelmektedir.
Artrit, tek bir hastalığı değil, 100’den fazla türü kapsayan bir problemdir. Çoğu artrit çeşidi, yaş ilerledikçe daha sık görülse de her yaş grubunu etkileyebilir ve çeşitli sebeplerden kaynaklı ortaya çıkabilir. Artrit türleri kategorilere şu şekilde ayrılabilir:
- Dejeneratif/Mekanik Artrit: Hücrelerin zamanla aşınmasıyla gelişir. Örnek: Osteoartrit (kireçlenme).
- İltihabi Artrit: Bağışıklık sistemi, eklemlere saldırır. Örnek: Romatoid artrit, psöriatik artrit.
- Çocukluk Çağı Artriti: Çocuklarda görülen artrit türüdür. Örnek: Juvenil artrit.
- Kronik Bağ Dokusu Hastalıkları: Bağ dokusunu etkileyen hastalıklardır. Örnek: Lupus, sistemik skleroz (skleroderma) ve Sjögren Sendromu
- Metabolik Artrit: Metabolik bozukluklardan kaynaklanır. Örnek: Gut hastalığı.
- Bulaşıcı Artrit: Bakteri, virüs veya mantar gibi enfeksiyon etkenleri eklemleri etkiler ve acil tedavi gerektirir. Örnek: Septik artrit.
Her bir artrit çeşidi, eklemlerde farklı şekillerde hasara yol açar. Bu nedenle öncelikle artrit çeşitleri ve her birinde görülebilecek semptomlar hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Fakat bazı artrit türleri semptomsuz ilerleyebilir ve her tedavi, tüm bireylerde aynı etkiyi göstermeyebilir. Bu yüzden artrit tedavisi, kişiye özel bir yaklaşım gerektirir.
Artrit Çeşitleri
1- Osteoartrit (Kireçlenme)
Artritin en yaygın türlerinden biri olan osteoartrit, eklemlerdeki kıkırdak dokusunun zamanla aşınarak incelmesi veya tamamen kaybolması sonucu oluşan bir eklem hastalığıdır. Halk arasında kireçlenme olarak bilinen osteoartrit, genellikle yaşa bağlı olarak gelişir. Ancak travma, genetik yatkınlık ve aşırı eklem kullanımı gibi faktörler de bu süreci hızlandırabilir.
Normalde eklemlerdeki sinovyal sıvı, eklem yüzeylerinin pürüzsüz bir şekilde kaymasını sağlar, kıkırdağı besler ve sürtünmeyi azaltır. Ancak osteoartrit ile birlikte kıkırdak dokusunun incelmesi ve eklem sıvısının azalması, kıkırdak ile kemiklerin doğrudan temas etmesine yol açar. Bu durum, ağrı, eklem sertliği ve hareket kısıtlılığı gibi sorunlara sebep olur. Neredeyse tüm eklemlerde oluşabilse de en çok el, omurga, kalça ve dizlerde görülür.
Vücuttaki Kireçlenme Neden Olur?
Vücuttaki kireçlenme çeşitli nedenlerden dolayı ortaya çıkabilir ve başlıca nedenleri şunlardır:
- Yaşlanma: Yaş ilerledikçe eklem kıkırdağı doğal olarak zayıflar ve aşınmaya daha yatkın hale gelir.
- Genetik Faktörler: Ailede osteoartrit öyküsü olan kişilerde bu hastalığın görülme olasılığı daha yüksektir.
- Eklem Yaralanmaları: Geçmişte yaşanan eklem yaralanmaları, eklem kıkırdağına zarar vererek kireçlenmeye yol açabilir.
- Aşırı Kilo: Obezite, özellikle diz, kalça ve bel gibi yük taşıyan eklemlere fazla baskı yaparak osteoartrit riskini artırır.
- Tekrarlayan Hareketler: Mesleki ya da sportif aktiviteler nedeniyle eklemleri sürekli tekrarlayan hareketlere maruz bırakmak, eklem aşınmasına yol açabilir.
- Cinsiyet: Kadınlarda, erkeklere göre daha yaygın görülmektedir. Özellikle menopoz sonrası hormonal değişiklikler, risk faktörlerinden biridir.
- Doğumsal Eklem Problemleri: Bazı kişilerde doğuştan gelen eklem bozuklukları ya da kıkırdak yapısındaki anormallikler, erken yaşta osteoartrit gelişimine yol açabilir.
- Güçsüz Kaslar: Kaslar, eklemlere yeterli destek sağlayamazsa eklem stabilitesi bozularak osteoartrit oluşabilir.
Kireçlenme Belirtileri Nelerdir?
Kireçlenme belirtileri, genellikle yavaş ilerler ve zamanla daha belirgin hale gelir. En yaygın kireçlenme belirtileri şunlardır:
- Eklemlerde Ağrı: Hareket sırasında, uzun aktivitelerden sonra veya günün sonunda ağrı ya da sızı hissedilebilir.
- Eklem Sertliği: Genellikle uyandıktan veya dinlendikten sonra eklem sertliği ortaya çıkabilir.
- Hareket Kısıtlılığı: Aktivite sonrası hareket açıklığı sınırlı olabilir.
- Eklemlerden Ses Gelmesi: Hareketle beraber eklemlerden kıtırtı şeklinde (krepitasyon) ses gelebilir.
- Eklemlerde Şişlik: Eklemin etrafında şişlik ve dokunulduğunda hassasiyet oluşabilir.
- Kas Zayıflığı: Eklem çevresinde bulunan kaslarda zayıflık görülebilir.
- Şekil Bozukluğu: Eklemde şekil bozukluğu ortaya çıkabilir.
Osteoartrit Nasıl Teşhis Edilir?
Osteoartrit teşhisi için tıbbi geçmiş ve fiziksel muayene dışında birden fazla yöntem kullanılabilir:
- Röntgen: Eklem arası boşluğun ve kemiklerin durumunu öğrenmek ve osteofit (eklem çıkıntısı) oluşumu olup olmadığını gözlemlemek için tercih edilebilir.
- MR: Yumuşak dokuları, iltihabı ve erken evredeki eklem hasarlarını daha ayrıntılı bir şekilde gösterir.
- CT: Kemik enfeksiyonunu, gizli kırıkları veya diğer kemik anormalliklerini taramak için istenebilir.
- Ultrason: İltihap ve eklem hasarını tespit etmek için kullanılabilir.
- Eklem Sıvısı Örneği: Eklem ağrısının inflamasyon ya da gut hastalığı gibi başka nedenlerden kaynaklı olup olmadığı araştırılabilir.
- Kan Testleri: Diğer artrit türlerini ekarte etmek için uygulanabilir.
2- Romatoid Artrit (İltihaplı Romatizma)
Romatoid artrit, kronik bir iltihaplı eklem hastalığıdır. Normalde vücudu enfeksiyon ve hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemi, bazı nedenlerle bozulur ve sağlıklı dokulara saldırmaya başlar. Halk arasında “iltihaplı romatizma” veya “eklem romatizması” olarak bilinen bu hastalık, eklemlerde ağrı, şişlik, sertlik ve işlev kaybına yol açar.
Romatoid artrit, yalnızca eklemleri değil aynı zamanda cilt, sinir sistemi, göz, kalp ve akciğer gibi diğer organ ve sistemleri de etkileyebilen sistemik bir rahatsızlıktır. Genellikle simetrik olarak, yani vücudun her iki tarafında aynı eklemlerde (örneğin her iki el ya da dizde) ortaya çıkar. Çoğunlukla el, bilek, diz ve ayak gibi küçük eklemlerde başlar. Ancak ilerleyen süreçte dirsek, omuz, omurga ve çene gibi büyük eklemlere de yayılabilir.
İltihaplı Romatizma Neden Olur?
Romatoid artritin nedenleri tam olarak çözülememiş olsa da bilim insanları, farklı olasılıkları incelemektedir. Bazı faktörlerin romatoid artrit oluşumunda etkili olduğu düşünülür:
- Genetik Yatkınlık: Ailede romatoid artrit öyküsü olan kişilerde hastalığın gelişme riski daha yüksektir.
- Yaş ve Cinsiyet: Romatoid artrit her yaşta görülebilse de en sık 30-60 yaş arasında ortaya çıkar ve kadınlarda, erkeklere oranla daha yaygındır.
- Çevresel Faktörler: Bazı çevresel etmenler, bağışıklık sistemini etkileyerek iltihaplı romatizmayı tetikleyebilir. Örneğin; sigara kullanımı, romatoid artrit riskini artıran başlıca çevresel faktörlerden biridir. Ayrıca bazı enfeksiyonlar ve yoğun stres gibi durumlar da tetikleyici olabilir.
Eklem Romatizması Belirtileri Nelerdir?
Eklem romatizması belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Bazı bireylerde eklem ağrıları, hastalık oluştuktan birkaç yıl sonra görülebilirken bazı kişilerin şikâyetleri hemen başlar. En sık karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir:
- Eklem Ağrısı ve Şişlik: Romatoid artrit, genellikle küçük eklemlerde, özellikle ellerde ve ayaklarda şiddetli ağrı ve şişlik ile kendini gösterir.
- Eklem Sertliği: Sabahları veya uzun süre hareketsiz kalındığında eklem sertliği yaşanabilir. Bu sertlik genellikle 30 dakikadan uzun sürer.
- Eklemlerde Sıcaklık Hissi: Etkilenen eklemler, iltihap nedeniyle sıcak ve kızarık hissettirebilir.
- Hareket Kısıtlılığı: Romatoid artrit ilerledikçe eklemlerdeki hareket açıklığını kısıtlayarak günlük aktiviteleri engelleyebilir.
- Yorgunluk: Kronik iltihap nedeniyle kişi sürekli yorgun ve halsiz hissedebilir.
- Ateş: Düşük dereceli ateş olabilir.
- İştahsızlık ve Kilo Kaybı: Hastalık ilerledikçe ve vücutta iltihap arttıkça istemsiz kilo kaybı ve iştahsızlık yaşanabilir.
- Eklem Deformiteleri: Hastalığın ilerleyen evrelerinde eklemlerde kalıcı hasar ve şekil bozuklukları (deformiteler) oluşabilir. Özellikle parmak eklemlerinde bu deformiteler belirgin hale gelebilir.
- Romatoid Nodüller: Bazı hastalarda cilt altında, özellikle dirsek gibi eklem bölgelerinde sert, küçük nodüller (romatoid nodüller) görülebilir. Bu nodüller, iltihaplı hücrelerin birikimi sonucu oluşur.
Bazı belirtiler, dönemsel olarak normale göre daha şiddetli seyredebilir.“Romatoid artrit alevlenme dönemi” olarak bilinen zamanlarda hastalığın semptomları sigara dumanı, stres veya viral enfeksiyon gibi çevresel faktörlerden dolayı artabilir.
Ayrıca zorlayıcı aktivitelerde bulunma, soğuk ve nemli hava, ilaçların aniden kesilmesi gibi tetikleyici sebeplerden dolayı da belirtiler kötüleşebilir. Bazen de bilinen hiçbir tetikleyici olmayabilir. Alevlenme dönemi, birkaç günde geçebilir veya aylarca sürebilir.
Romatoid Artrit Nasıl Teşhis Edilir?
Romatoid artrit teşhisi için birden fazla yaklaşım vardır:
- Fiziksel Muayene ve Tıbbi Geçmiş: Eklemlerde ağrı, şişlik, sıcaklık artışı ve sertlik gibi belirtiler aranır. Ayrıca ailede hastalık öyküsü olup olmadığı da teşhis sürecinde önemli bilgiler sağlar.
- Kan Testleri: Anti-CCP, romatoid faktör (RF), CRP, ESR, ANA testi gibi çeşitli kan testleri, vücuttaki iltihap seviyelerini ve romatoid artrit ile ilişkili antikorları tespit etmeye yönelik olarak kullanılır.
- Röntgen: Hastalığın ilerleyen evrelerinde, eklemlerdeki kemik ve kıkırdak hasarını gösterebilir.
- MR: Eklemlerdeki yumuşak dokuları, iltihabı ve erken evredeki eklem hasarlarını daha ayrıntılı bir şekilde gösterir.
- Ultrason: Eklemdeki iltihabı ve sıvı birikimini değerlendirmek için kullanılabilir.
3- Lupus (Kelebek Hastalığı)
Lupus, bağışıklık sisteminin yanlışlıkla vücudun kendi sağlıklı doku ve organlarına saldırdığı kronik, otoimmün bir hastalıktır. Halk arasında “kelebek hastalığı” olarak da bilinir, çünkü lupuslu hastaların yüzünde kelebek şeklinde kızarıklık görülebilir. Eklem ağrısı ve cilt problemleri sık görülür. Ancak vücudun hemen her bölgesini etkileyebileceği için sistemik bir hastalık olarak kabul edilir.
Lupus Neden Olur?
Lupusun kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı faktörlerin hastalığı tetikleyebileceği düşünülmektedir:
- Genetik Yatkınlık: Ailede lupus öyküsü olması, hastalığa yatkınlığı artırabilir.
- Hormonal Faktörler: Lupus, kadınlarda erkeklere oranla 9 kat daha sık görülür, bu da hormonal değişimlerin (özellikle östrojenin) rol oynayabileceğini düşündürür.
- Çevresel Faktörler: Güneş ışığına aşırı maruz kalma, stres, viral enfeksiyonlar, sigara dumanı ve bazı ilaçlar, lupus belirtilerini tetikleyebilir.
- Bağışıklık Sistemi Bozukluğu: Vücuttaki hasarlı hücrelerin tam olarak temizlenmemesi durumu, bağışıklık sistemini yanıltarak sağlıklı hücrelere saldırmaya zorladığı düşünülmektedir.
Lupus Belirtileri Nelerdir?
Lupus belirtileri, lupus türüne ve hastalığın vücutta hangi organları ve sistemleri etkilediğine bağlı olarak kişiden kişiye farklılık gösterebilir:
- Cilt Kızarıklıkları: Özellikle burun ve yanakları kaplayan kelebek şeklinde kızarıklık, lupusun en bilinen işaretidir.
- Döküntüler: Vücudun herhangi bir yerinde görülebilen yuvarlak, pullu döküntüler oluşabilir.
- Eklem Ağrısı: Eklemlerde ağrıya, şişkinliğe, sertliğe ve iltihaba yol açabilir. Bu belirtiler genellikle romatoid artrit kadar ağır değildir, ancak lupus alevlenmeleri sırasında eklemler etkilenebilir.
- Saç Dökülmesi: Lupus hastalığının kendisi veya lupus ilacı kullanımı kaynaklı, hastalarda saç dökülmesi yaygın olarak görülür ve zamanla saçlar seyrekleşebilir.
- Yorgunluk: Çoğu hasta sürekli yorgun hisseder ve günlük aktiviteleri yapmakta zorlanır.
- Ateş: Sebepsiz yere düşük dereceli ateş görülmesi yaygındır.
- Yaralar: Burun ve çoğunlukla ağız çatısında görülen ağrılı veya ağrısız yaralar oluşabilir.
- Merkezi Sinir Sisteminde Değişiklikler: Baş ağrısı, baş dönmesi, depresyon, kafa karışıklığı yaşanabilir.
- Ağrı: Karın boşluğunda (abdominal bölge) ağrı oluşabilir.
- Güneşe Karşı Hassasiyet: Güneş ışınlarına maruz kalmak, belirtilerini şiddetlendirebilir ve ciltte döküntülere yol açabilir.
Lupus hastalığıyla yaşayan kişiler, hastalığın bazen şiddetlendiği (alevlenme dönemi) bazen de sakinleştiği (remisyon) dönemler geçirir. Bu durumlar, çoğu zaman öngörülemezdir ve belirtilerin şiddeti de değişkenlik gösterir.
Ayrıca lupus, vücutta inflamasyona neden olduğu için çeşitli bölgelerde bazı sorunlara neden olur. Böbrek, kalp, akciğer, kan hücreleri, göz ve sinir sistemi, bu hastalıktan zarar görebilecek bölgeler arasındadır.
Lupus Nasıl Teşhis Edilir?
Lupus teşhisi, çeşitli testlerin ve bulguların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesini gerektirir. Lupus, belirtilerinin başka hastalıklarla karışabilmesi nedeniyle tanısı zor olabilen bir hastalıktır.
- Fiziksel Muayene ve Tıbbi Geçmiş: Doktorlar, hastanın semptomlarını ve ailede otoimmün hastalık öyküsünü değerlendirir. Kişinin fiziksel belirtileri incelenir.
- Kan Testleri: Tek bir hasta üzerinde tüm testler uygulanmasa da doktorun kararına göre CBC, ANA, Anti-Fosfolipid, Anti-dsDNA ve Anti-Sm, CMP, ESR, CRP, C3-C4 testleri arasından birkaçı uygulanabilir.
- Görüntüleme Yöntemleri: Organların durumu ve dokuların etkilenme derecesi belirlenir.
- İdrar Tahlili: Böbreklerin etkilenip etkilenmediğini kontrol etmek için idrar testleri yapılır.
- Biyopsi: Lupus belirtileri başladığı zaman, teşhis için döküntüden veya böbrekten örnek alınabilir.
4- Polimiyalji Romatika
Polimiyalji romatika (PMR), özellikle omuz, boyun, kalça ve uyluk bölgelerinde şiddetli ağrı ve sertliğe yol açan, iltihabi bir hastalıktır. Genellikle 50 yaş üzerindeki bireylerde görülür. Romatoid artrit kadar bilinir olmasa da özellikle yaşlı nüfus arasında oldukça yaygındır. PMR, çoğunlukla sabahları daha belirgin olan ve hareket ettikçe hafifleyen ağrılarla kendini gösterir. Çoğu zaman vücudun her iki tarafını da simetrik olarak etkiler.
Polimiyalji Romatika Neden Olur?
Polimiyalji romatikanın kesin nedeni bilinmemekle birlikte bazı faktörlerin rahatsızlığın gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir. Bağışıklık sisteminin yanlışlıkla kendi dokularına saldırması sonucu bu hastalığın ortaya çıktığı düşünülmektedir.
- Genetik Yatkınlık: Ailesinde polimiyalji romatika öyküsü olanlarda hastalığın görülmesi daha olasıdır.
- Çevresel Faktörler: Viral enfeksiyonlar gibi çevresel tetikleyicilerin, genetik olarak yatkın bireylerde hastalığa sebep olabileceği öne sürülmektedir.
- Yaş: PMR, genellikle 50 yaş üzerindeki bireylerde görülür ve yaşla birlikte risk artar. Bu durum, yaşlanmayla birlikte bağışıklık sisteminde meydana gelen değişikliklerin, PMR’yi tetikleyebileceğini düşündürmektedir.
- Cinsiyet: Kadınlar, erkeklere göre ortalama 2-3 kat daha fazla risk altındadır.
- Dev Hücreli Arterit (Temporal Arterit) Varlığı: PMR ile dev hücreli arterit arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Polimiyalji romatika hastalarının yaklaşık %10-20’sinde dev hücreli arterit gelişebilir. Dolayısıyla bu iki hastalık genellikle birlikte ele alınır.
Polimiyalji Romatika Belirtileri Nelerdir?
Polimiyalji romatika belirtileri genellikle ani bir şekilde, bazen birkaç gün içinde ortaya çıkar ve sıklıkla şu semptomlarla kendini gösterir:
- Omuz ve Boyun Ağrısı: En yaygın şikâyetlerden biri, sabahları yoğunlaşan omuz ve boyun bölgesindeki şiddetli ağrı ve sertliktir.
- Kalça ve Uyluk Ağrısı: Kalça ve üst bacaklarda ağrı ve sertlik hissedilebilir. Bu nedenle yürüme veya oturup kalkma, giyinme gibi günlük aktiviteleri zorlaştırabilir.
- Hareket Kısıtlılığı: Etkilenen bölgelerde hareket yeteneği sınırlanabilir, özellikle sabahları yataktan kalkmakta zorlanma yaşanabilir. Kolları başın üzerine kaldırmakta zorluk çekilebilir.
- Ağrı ve Tutukluk: Bilek, dirsek ve dizlerde ağrı ve tutukluk görülebilir.
- Şişkinlik: Bilek ve el eklemlerinde şişkinlik oluşabilir.
- Genel Halsizlik: Yorgunluk, güç kaybı, depresyon, iştahsızlık ve istemsiz kilo kaybı gibi belirtiler yaygındır.
- Ateş: Bazı hastalar, düşük seviyeli ateş yaşayabilir.
- Uyku Sorunları: Ağrıya bağlı olarak uyku problemleri oluşabilir.
- Dev Hücreli Arterit (Temporal Arterit): Bazı hastalarda damar iltihabı olan dev hücreli arterit gelişebilir. Bu durumda baş ağrısı, çene ağrısı ve görme problemleri görülebilir.
Polimiyalji Romatika Tanı Kriterleri
Teşhis koyulurken polimiyalji romatika; romatoid artrit, fibromiyalji gibi diğer iltihaplı hastalıklardan ayırt edilmelidir:
- Klinik Belirtiler: Özellikle sabah sertliği ve omuz, kalça gibi büyük kas gruplarındaki ağrı ve hareket açıklığı değerlendirilir.
- Kan Testleri: ESR ve CRP gibi iltihap belirteçlerinin yüksek olması, hastalık ile uyumlu olabilir. RF ve ANA testleri genellikle negatif çıkar, çünkü hastalık bu antikorlarla ilişkili değildir.
- Görüntüleme Yöntemleri: Bazı durumlarda ultrason veya MR kullanılarak eklem çevresindeki iltihaplanma ve omuz ağrısına sebep olan eklem değişiklikleri gibi nedenler değerlendirilir.
- Kortizon Uygulaması: Tanıyı doğrulamak için bazen düşük doz kortikosteroid tedavisine başlanır. Eğer semptomlar hızla düzelirse tanı, büyük oranda doğrulanmış olur.
- Biyopsi: Dev hücreli arteritten şüphelenilirse bazı durumlarda şakaklardaki bir arterden inflamasyon açısından değerlendirilmek üzere örnek alınabilir.
5- Ankilozan Spondilit (Spondilit Artrit)
Ankilozan spondilit, omurga ve çevresindeki eklemleri etkileyen kronik, ilerleyici bir iltihaplı romatizmal hastalıktır. Omurga ve pelvis arasındaki eklemleri (sakroiliak eklemleri) etkileyerek ağrı, sertlik ve zamanla omurganın hareket kabiliyetinde azalma gibi sorunlara yol açar.
İltihaplanma, bazı durumlarda omurların kaynaşmasına yol açarak omurganın esnekliğini ciddi şekilde kısıtlar. Hastalık ilerledikçe kaburgalar, kalça, diz ve omuz gibi diğer eklemler de etkilenebilir. Ankilozan spondilit, iki ana alt türe ayrılır:
- Ankilozan Spondilit (AS): Omurga ve sakroiliak eklemlerdeki iltihaplanma ve hasar ilerlemiş durumdadır ve röntgen filmlerinde görünürdür.
- Non-Radyografik Aksiyel Spondiloartrit (nr-axSpA): Röntgen filmlerinden tespit edilemeyen, ancak MR gibi ileri görüntüleme teknikleriyle ortaya çıkan hasara neden olur.
Ankilozan Spondilit Neden Olur?
Ankilozan spondilit, genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu gelişebilen bir hastalıktır. Genellikle HLA-B27 adı verilen genetik bir işaret taşıyan kişilerde daha sık görülür. Ancak bu geni taşıyan herkes hastalığa yakalanmaz. Dolayısıyla enfeksiyon veya bağışıklık sistemi bozukluklarının da tetikleyici olarak rol oynayabileceği düşünülmektedir. Ankilozan spondilit ile ilişkili risk faktörleri arasında şunlar yer alır:
- Genetik yatkınlık: Ailede ankilozan spondilit öyküsü olan bireylerde hastalığa yakalanma olasılığı daha yüksektir.
- Cinsiyet ve Yaş: Hastalık, genellikle erkeklerde daha sık görülür ve çoğunlukla 20-40 yaşları arasında başlar. Ancak çocuk ve gençlerde de gelişebilir.
- Diğer Hastalıklar: İnflamatuvar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit, Crohn hastalığı), sedef hastalığı (psoriasis) gibi bazı hastalıklara sahip kişilerde ankilozan spondilit gelişme riski artar.
Ankilozan Spondilit Belirtileri Nelerdir?
Ankilozan spondilit belirtileri genellikle yavaş başlar ve zamanla kötüleşir. Ağrı şiddeti ve sıklığı, kişiden kişiye çeşitlilik gösterir. Bazı bireyler, ara sıra ve hafif ağrılarla karşılaşırken diğerleri sürekli ve şiddetli ağrılardan muzdarip olabilir. Hastalık seyri genellikle alevlenmeler (ağrının arttığı dönemler) ve remisyonlar (ağrının azaldığı veya tamamen ortadan kalktığı dönemler) şeklinde ilerler. En yaygın belirtiler şunlardır:
- Bel ve Kalça Ağrısı: Genellikle belin alt kısmında ve kalça bölgesinde derin bir ağrı hissedilir. Ağrı, dinlenme veya gece uykusu gibi uzun süre hareketsiz kalma esnasında daha şiddetli hale gelir.
- Sabah Sertliği: Sabah uyandıktan sonra veya uzun süre hareketsiz kalındığında eklem sertliği ortaya çıkabilir. Hareket ettikçe sertlik, çoğu zaman azalır.
- Omurga Sertliği: Hastalığın ilerleyen evrelerinde omurga eklemleri kaynaşarak sertleşir ve hareket kısıtlılığına neden olur.
- Kaburgalarda Sertlik: Kaburgaların etkilendiği durumlarda nefes almak zorlaşabilir.
- Göz İltihaplanması (Üveit): Gözlerde kızarıklık, ağrı, ışığa hassasiyet ve bulanık görme gibi göz iltihaplanması belirtileri görülebilir.
- Eklem Ağrısı ve şişlik: Diz, ayak bileği, omuz gibi vücudun diğer eklemlerinde de şişlik ve ağrı meydana gelebilir.
- Yorgunluk ve Halsizlik: Kronik iltihap nedeniyle hastalar, sıklıkla yorgun ve halsiz hissedebilir, iştah azalabilir.
- Karın Ağrısı: İltihap nedeniyle karın ağrısı ve ishal riski artar.
- Kalp Krizi ve Felç: İnflamasyon, kalbe giden en büyük atardamarı (aort) nadiren de olsa etkileyebilir. Dolayısıyla kalp krizi ve felç riski de artmaktadır.
Ankilozan Spondilit Nasıl Teşhis Edilir?
Ankilozan spondilit teşhisinde kullanılan yöntemler şunlardır:
- Fiziksel Muayene: Şikâyetlerin odak noktasındaki eklemlerde ağrı, sertlik, hassasiyet ve hareket kısıtlılığı değerlendirilir. Gözlerde veya diğer eklemlerde iltihaplanma belirtileri olup olmadığı da kontrol edilir.
- Röntgen: Özellikle ileri evrelerde omurların kaynaşmasını gösteren röntgen bulguları, teşhis için kullanılır.
- Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR): MR, iltihaplanmanın erken aşamalarını ve omurgada oluşan yapısal değişiklikleri daha ayrıntılı bir şekilde gösterebilir.
- Bilgisayarlı Tomografi (CT): Kemik yapılarını detaylı olarak görüntüler. Kemik deformasyonlarının değerlendirilmesinde kullanılır.
- Ultrason: Eklemlerdeki iltihaplanmayı, sıvı birikimini ve sinovyal kalınlaşmayı tespit edebilir. Özellikle diz, ayak bileği gibi çevresel eklemlerde iltihaplanmayı değerlendirmede kullanılabilir.
- Kan Testleri: HLA-B27 geninin varlığını tespit eden kan testleri yapılabilir. Ayrıca iltihap belirteçleri (C-Reaktif Protein, eritrosit sedimentasyon hızı) ve hemogram değerlendirilir.
Diğer Artrit Çeşitleri
100’den fazla artrit çeşidi olmakla birlikte, diğer sıkça karşılaşılan formlar şu şekilde açıklanabilir:
Gut Hastalığı: Vücutta ürik asit seviyesinin artması sonucu eklemlerde kristal oluşumuna yol açan bir artrit türüdür. Çoğunlukla ani ve şiddetli eklem ağrılarıyla başlar. Bu ağrı, genellikle ayak başparmağında yoğunlaşır.
Fibromiyalji: Yaygın kas-iskelet sistemi ağrısı, yorgunluk, uyku bozuklukları ve duygu durum değişiklikleri yaşanan, kronik bir hastalıktır. Eklemlerde, yumuşak dokularda ve kaslarda hissedilen yaygın ağrı ve tutukluk ile kendini gösterebilir.
Psöriatik Artrit (Sedef Romatizması): Sedef hastalığı olan kişilerde görülen iltihaplı bir artrit türüdür. Bu hastalık, ciltteki sedef belirtilerine (kırmızı, pullu döküntüler) ek olarak eklem ağrısı, şişlik ve sertlik ile karakterizedir.
Juvenil Artrit (Çocukluk Romatizması): 16 yaşından küçük yaş gruplarını etkileyen bir çocuklarda romatizma türüdür ve çeşitli alt tipleri vardır. En yaygın türü juvenil idiopatik artrit olarak adlandırılır ve bu hastalıkta bağışıklık sistemi, sağlıklı hücrelere saldırarak iltihaplanmaya neden olur.
Reiter Sendromu (Reaktif Artrit): Bağırsak, idrar yolları, genital bölge gibi vücudun farklı yerlerinde oluşan enfeksiyonların ardından ortaya çıkan, eklemlerde şişkinliğe ve ağrıya sebep olan bir eklem iltihabıdır.
Skleroderma: Cildi ve vücudun diğer bölgelerini etkileyen otoimmün bir hastalıktır. Bozulmuş bağışıklık sistemi, vücuttaki sağlıklı dokular yaralıymış gibi davranır. Bağ dokularında anormal derecede kolajen birikmesine yol açarak ciltte inflamasyona ve kalınlaşmaya neden olur. Sistemik skleroderma türünde (sistemik skleroz)akciğer, kalp, böbrek gibi iç organlar da etkilenebilir.
Sjögren Sendromu (Sicca Sendromu): Bağışıklık sisteminin özellikle tükürük ve gözyaşı bezlerine saldırması sonucu ağız ve gözlerde aşırı kuruluk ile birlikte hasara sebep olan otoimmün bir hastalıktır. Primer Sjögren Sendromu olarak tek başına görülebilir veya romatoid artrit ya da lupus gibi başka otoimmün hastalıklarla birlikte gelişebilir. Ek olarak eklemde ağrı ve şişlikler, cilt kuruluğu ve yorgunluk gibi belirtiler de görülebilir.
İnflamatuvar Bağırsak Hastalığı: Crohn hastalığı ve ülseratif koliti içeren, sindirim sisteminde kronik iltihaba neden olan bir grup hastalıktır. Bu hastalıklar; karın ağrısı, ishal, yorgunluk ve kilo kaybı gibi belirtilerle kendini gösterir. Bağırsak dışındaki organları da etkileyebilir ve eklemlerde iltihaplanma, deri döküntüleri ve göz problemlerine yol açabilir.
Enteropatik Artrit: Kronik inflamatuvar bağırsak hastalıkları ile ilişkili olan bir artrit türüdür. Genellikle Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi bağırsak hastalıklarıyla birlikte görülür. Özellikle bağırsaklardaki iltihaplanma dönemleri ile paralel olarak ortaya çıkar ve hastalar, hem eklem hem de karın ağrıları yaşayabilir.
Artrit Tedavisi
Artrit tedavisi, genel olarak hastalığın türüne, hastanın genel sağlık durumuna ve semptomların şiddetine göre kişiselleştirilir. Artritin tedavisinde temel amaç, ağrıyı ve iltihabı kontrol altına almak, eklem fonksiyonlarını korumak ve yaşam kalitesini artırmaktır. Ameliyat gerektirmeyen (konservatif) tedavi yöntemleri, çoğu zaman ilk seçenek olarak tercih edilir.
Ameliyat Dışı (Konservatif) Tedavi Yöntemleri
Kısa vadeli tedavi yaklaşımları, genellikle anlık ağrı ve iltihaplanmayı azaltmaya yönelik olarak uygulanır:
- Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Kilo vermek, hastalığa uygun bir beslenme planı uygulamak, egzersiz yapmak, kolesterol ve tansiyonu kontrol altında tutmak ve sigarayı bırakmak, sağlığınızı ve yaşam kalitenizi önemli ölçüde iyileştirebilir.
- İlaçlar: Ağrı kesiciler ve steroid olmayan antiinflamatuvar ilaçlar, kısa süreli ağrı ve iltihap kontrolünde etkilidir.
- Fizik Tedavi ve Egzersiz: Rehabilitasyon sürecinde uygulanan egzersiz programları, sıcak ve soğuk kompresler, TENS (ağrılı bölgeye düşük dozda elektrik sinyalleri gönderilmesi) gibi yaklaşımlarla belirtiler kontrol altına alınabilir.
- Destekleyici Cihazlar: Ortez, splint, baston gibi cihazlar eklem desteği sağlar ve eklem üzerindeki yükü azaltır.
- Alternatif Tedaviler: Hafif masaj uygulamaları, kaslardaki kan akışını artırarak ağrının hafiflemesine ve kasların gevşemesine yardımcı olabilir. Buna ek olarak akupunktur, ince iğnelerin belirli noktalara yerleştirilmesiyle vücudun doğal ağrı kesici maddeleri salgılamasını sağlayan bir diğer alternatif tedavi yöntemidir.
Cerrahi Müdahale Seçenekleri
Artrit tedavisinde cerrahi yöntemler, eklemlerdeki hasarın ileri seviyeye ulaştığı ve diğer tedavilerin yeterli olmadığı durumlarda uygulanabilir. Eklemlerde hareket kabiliyetini artırmak, ağrıyı azaltmak ve yaşam kalitesini iyileştirmek için başvurulabilen cerrahi seçeneklerden bazıları şunlardır:
- Artroskopik Cerrahi: Küçük kesiler ve ince bir kamera kullanılarak yapılan bir minimal invaziv işlemdir. Eklem içerisindeki yırtık doku onarılır, hasarlı kıkırdak ve serbest kalan parçacıklar temizlenir (debridman). Özellikle diz, kalça ve omuz gibi eklemlerde uygulanır.
- Osteotomi: Hasarlı ekleme binen yükü sağlıklı bir bölgeye kaydırmak amacıyla kemiğin bir kısmının çıkarılması veya eklenmesi işlemidir. Özellikle dizdeki bir tarafı hasarlı hastalarda ve kalça displazisinin (kalçanın yapısal bozukluğu) düzeltilmesinde tercih edilir.
- Sinovektomi: Eklemi kaplayan sinovyal sıvının aşırı birikmesi veya enfekte olması, çevre dokulara zarar verebilir. Sinovektomi, bu iltihaplı dokunun alınmasıyla eklem fonksiyonunun iyileştirilmesini sağlar.
- Eklem Füzyonu (Artrodez): Ciddi eklem hasarı durumlarında eklem bölgesi plak, çivi veya çubuklarla birleştirilerek hareketsiz hale getirilir ve bu sayede bölge güçlendirilir. Bu işlem, özellikle el bileği, ayak bileği ve omurgada uygulanır.
- Eklem Yüzeyi Onarımı: Tam eklem protezi yerine yalnızca eklem yüzeyinin hasarlı bölgesi değiştirilir. Diz veya kalçanın belli bir kısmında uygulanabilen bu yöntem, daha az invazivdir ve ağrıyı azaltarak eklem işlevini destekler.
- Protez Ameliyatı (Artroplasti): İleri derecede hasar görmüş eklemler, protezle değiştirilir. Özellikle kalça ve diz gibi büyük eklemlerde tercih edilen bu işlem, ağrıyı azaltarak günlük yaşam fonksiyonlarını iyileştirir.
Sonuç
Artrit, birçok insanın yaşam kalitesini etkileyen, karmaşık bir hastalık grubudur. Günlük aktiviteleri sınırlayarak fiziksel ve psikolojik olarak zorluklar yaratabilir. Ancak artrit tedavisinde erken teşhis, doğru tedavi yöntemleri ve yaşam tarzı değişiklikleri ile ağrıları hafifletmek, iltihabı kontrol altına almak ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak mümkündür.
Artrit, dikkatli bir yönetim ve kişiye özel tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Bu süreçte erken tanı ve uygun tedaviyle hastalar, günlük yaşam kalitelerini artırabilir ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. Eğer siz de artrit belirtilerine sahipseniz ya da bu konuda herhangi bir risk taşıyorsanız bize ulaşın. Sağlığınızı geri kazanmak ve yaşam kalitenizi artırmak için doğru adımları atın!