İçindekiler:
- Topuk Dikeni (Plantar Fasiit) Nedir?
- Ultrasonun Topuk Dikeni Hastalığının Tanı ve Tedavisindeki Avantajları Nelerdir?
- Topuk Dikeni Tedavisinde Ultrason Eşliğinde Cerrahi Müdahale
- Topuk Dikeninde Ameliyatsız Tedaviler
Topuk dikeni tedavisinde egzersiz, masaj, soğuk uygulama, fizik tedavi, ESWT tedavisi, ultrason eşliğinde çeşitli enjeksiyon tedavileri ve cerrahi müdahale seçenekleri bulunmaktadır. Topuk dikeni (Plantar fasiitis) olarak bilinen hastalık, toplumda topuk ağrısının en sık sebebidir. Topuk dikeni hastalarında sabah yataktan kalktıklarında ve istirahat sonrası ilk adımlarda topuğun iç ve alt kısmında batıcı tarzda ağrı hissedilir. Bu ağrı bir süre yürüdükten sonra azalır. Ancak hastalığın ilerlemesi ile bir süre sonra yürümekle bile ağrıda azalma olmaz hatta yanıcı tarzda ağrılar oluşabilir.
Topuk dikeninin tanısı hasta öyküsü, fizik muayene ve MR gibi görüntüleme yöntemlerinden faydalanılarak konulur. Topuk dikeni tedavisinde birçok farklı seçenek olmakla beraber, ultrason bu konuda en sık başvurulan yöntemlerden biridir. Ultrason topuk dikeninin (plantar fasiitis) hem tanı hem de tedavisinde oldukça fayda sağlamaktadır.
Topuk dikeni (Plantar fasiit) nedir?
Topuk dikeni (Plantar fasiitis) olarak bilinen hastalık toplumda çok sık görülen, özellikle çalışan hasta grubunda iş gücü ve zaman kaybına yol açan bir hastalıktır. Topuk dikeni, topuk ağrısının en sık sebebidir. Bu hastalar yere bastıklarında topuğun alt-iç kısmında oluşan ağrıdan yakınırlar. (Resim 1)
Hastalığın başlangıç evresinde ağrı tipik olarak sabah yataktan kalkınca ya da uzun bir istirahatten sonraki ilk adımlarda görülür. Bu aşamadaki ağrıda bir miktar yürüdükten sonra azalma gözlenebilir. Hastalığın ilerlemesi ile ilk adım ağrısı devam eder ancak yürümek ile ağrıda azalma görülmeyebilir hatta yürümekle ağrıda artış izlenebilir. Eğer topuk dikenine bu bölgeden geçen bir sinirin sıkışması da eklenirse, topuğun dış tarafına ve ayak parmaklarına yayılan ağrı, karıncalanma ortaya çıkabilir.
Topuk dikeni hastalığının teşhisi hasta öyküsü ve fizik muayene ile konulabilmesine rağmen bu bölgede görülebilen stres reaksiyonu, stres kırığı, bağ kopması, sinir sıkışması, aşil tendiniti, kemik içi ve yumuşak doku kitleleri gibi hastalıklar da topuk dikeni hastalığını taklit edebildiği için bazı görüntüleme yöntemleri ile teşhisin kesinleştirilmesi gerekmektedir.
Topuk dikeni hastalığının teşhisinde en sık kullanılan görüntüleme yöntemi klasik röntgenlerdir. Maalesef klasik röntgen görüntüleme topuk dikeni tanısını koydurmada çok faydalı değildir. Çoğu kişinin ayak röntgeninde topuk kemiğinin alt kısmında görülen kemik çıkıntı yanlış olarak topuk dikeni olarak bilinmektedir (Resim 2). Ancak bu kemik benzeri çıkıntının gerçekte topuk dikeni hastalığı ile ilişkisi bulunmamaktadır.
Bu kemik çıkıntı “kalkaneal spur” olarak adlandırılır ve aslında bu kemiğe bağlı kasların başlangıç noktasındaki kalsiyum birikmesi sonucu oluşur. Kalkaneal spur zararsız bir durumdur. Asıl topuk dikeni hastalığı ise bu kemik çıkıntının daha alt bölgesine yapışan ve “plantar fasya” olarak adlandırılan bağdaki yıpranma ve mikro yırtık sonucu gelişen bir durumdur. Bu hadise yumuşak dokuda meydana geldiği için standart röntgen görüntüler tanıda çok yardımcı olmamaktadır.
Manyetik rezonans (MR) hem kemik hem de yumuşak dokuların görüntülenebilmesi için iyi bir görüntüleme yöntemidir. MR da topuk dikeninin teşhisi konulabilir ve topuk dikeni şikayetlerini taklit edebilecek diğer durumlar ayırt edilebilir. Ancak birçok hastada olan kapalı alan korkusu MR çekilmesini zorlaştırmaktadır.
Ultrasonun Topuk Dikeni Hastalığının Tanı ve Tedavisindeki Avantajları Nelerdir?
Ultrasonun Topuk Dikeni Tanısındaki Yeri nedir?
Ultrason, yüksek frekanslı ses dalgaları kullanılarak dokulardaki değişiklikleri tespit etmeye yarayan bir görüntüleme yöntemidir. Ultrasonda radyasyon yerine ses dalgaları kullanıldığı için tamamen zararsızdır. Dokular eş zamanlı olarak görüntülenebilir. Dokulardaki hasarın eklem hareketleri ile ilişkisi değerlendirilebilir. Aynı esnada dokuların kalınlıkları ölçülebilir. Radyasyon içermediği için ultrasonun tekrar tekrar uygulanmasında sağlık açısından sakınca yoktur. Bu sebeple hastalıkların tanı, tedavi ve takibinde güvenle kullanılabilir. (Resim 3)
Ultrason kullanımı son dönemde topuk dikeninin tanı ve tedavisinde yaygınlaşmıştır. Ultrason ile topuk dikeninin tanısı konulabilir. Tanı genellikle hastalığın bulunduğu bağın kalınlığının ölçülmesi ve bu dokudaki düzensizliğin görüntülenmesi ile konulabilir. Topuk dikeni hastalığının meydana geldiği bağ olan plantar fasyanın normalde kalınlığı ortalama 4mm’dir. Bu bağın kalınlığı 6 mm’yi geçtiği zaman anormal kabul edilir ve topuk dikeni teşhisi konulabilir.
Ultrasonun Topuk Dikeni Tedavisindeki Yeri Nedir?
Ultrasonun kullanımının topuk dikeni tedavisinde de oldukça faydası bulunmaktadır. Bu bölgeye uygulanan enjeksiyonlar ultrason kullanılmadığı zaman körlemesine uygulanmaktadır ve enjekte edilen materyalin doğru bölgeye uygulanamama durumu oluşabilir. Bu durum topuk dikeni tedavisinde başarısızlığa yol açabilir.
Topuk dikeni iğnesi ultrason eşliğinde uygulandığı zaman eşzamanlı olarak görüntüleme sağlandığı için topuk dikeni tedavisinde enjeksiyonların başarı şansı artmaktadır. Taze donmuş plazma uygulaması esnasında hazırlanan serum direkt olarak hasarlı bağın içine uygulanabilir ve tekrarlayan iğne girişleri ile bağın yapışma noktası kanlandırılarak dokunun iyileşmesi hızlandırılabilir ve topuk dikeni tedavisinde başarı sağlanabilir. (Resim 4)
Topuk Dikeni Tedavisinde Ultrason Eşliğinde Cerrahi Müdahale
Son yıllarda ultrason eşliğinde ciltte açılan küçük kesilerden uygulanan perkütan cerrahi işlemler de uygulanmaya başlanmıştır. Bu cerrahi teknikte ultrason görüntüsü altında bistüri ile topuk dikeni oluşan bağın içine girilir. Ultrason görüntüsü altında bu bağ ufak bir bistüri yardımı ile gevşetilerek bağın boyunun uzaması amaçlanır. Bu cerrahi teknikte hastaya klasik cerrahiler gibi büyük kesiler uygulanmadığı için iyileşme süreci daha hızlıdır ve etkin bir biçimde topuk dikeni tedavisi sağlanabilir. Hasta işlemden sonra hemen yürüyebilir.
Topuk Dikeninde Ameliyatsız Tedaviler
Topuk dikeninin tedavisi hemen her zaman cerrahi dışı tedavilerle başlar. Hastaların hemen hepsine evde aşil ve plantar fasya germe egzersizleri verilir (Resim 5). Egzersiz sonrası ağrıyan bölgeye soğuk uygulanması şikayetleri azaltacaktır. Topuk dikeni tedavisinde ev egzersiz programı ile ağrı kesici ilaçlar da kullanılabilir. Belirgin aşil ve plantar fasya gerginliği olan hastalara verilebilecek gece ortezleri (gece splinti) gece boyunca bu bağları gevşeterek sabahki ilk adım ağrısını ortadan kaldırabilir ve topuk dikeni tedavisi başarılı olabilir.
Ev egzersiz programınız ve medikal tedaviniz doktorunuz tarafından size özel olarak ayarlanır. Topuk dikeni egzersiz programının daha iyi anlaşılabilmesi için sağlık kuruluşlarındaki fizyoterapistler topuk dikeni tedavisinde size yardımcı olabilir. topuk dikeni egzersiz programına uyum sağlayamayan hastalarda sağlık kuruluşlarında profesyonel fizik programları ile topuk dikeni tedavisi uygulanabilir.
ESWT Tedavisi (Topuk Dikeni Kırma Tedavisi)
Topuk dikeni egzersiz programı ve medikal tedaviden fayda görmeyen hastalarda topuk dikeni kırma tedavisi gibi daha müdahaleci yöntemlere başvurmak gerekmektedir. Bunlardan en zararsız, konforlu ve ağrısız olanı ESWT tedavisidir. (Resim 6) Halk arasında topuk dikeni kırma tedavisi olarak bilinen ESWT yönteminde özel bir cihaz kullanılır.
ESWT cihaz hasarlı bölgeye yüksek frekanslı ses dalgaları göndererek hasarlı dokuda bir iyileşme reaksiyonuna yol açarak iyileşmeye katkıda bulunur. Eswt tedavisi yaptıranlar yorumları ve literatürde topuk dikeni kırma tedavisi olan ESWT’nin topuk dikeni tedavisindeki başarılı sonuçları ile ilgili çok sayıda bilimsel makale bulunmaktadır ve yayınlarda topuk dikeni tedavisinde kabul görmüş tedavi yöntemlerinden biridir.
ESWT yanı topuk dikeni kırma işlemi 15-20 dakikalık seanslar halinde ortalama 3-5 seans şeklinde uygulanır. Topuk dikeni kırma tedavisinde ihtiyaç halinde seans sayısı artırılabilir. Topuk dikeni kırma tedavisi doku iyileşmesi prensibine dayanan bir tedavi yöntemi olduğu için, en son seanstan birkaç hafta sonra tedaviye yanıt alınmaktadır. Bazı hastalar işlem esnasında hafif ağrı duyduğunu söylese de topuk dikeni kırma tedavisi genel olarak zararsız ve yan etkileri az olan bir yöntemdir.
Topuk Dikeni Tedavisinde Enjeksiyon
Egzersiz, medikal tedavi ve topuk dikeni kırma (ESWT) tedavisine yanıt vermeyen hastalarda enjeksiyon tedavilerine başvurulur. Topuk dikeni iğnesinde en çok uygulanan enjeksiyon kortizon enjeksiyonudur. Topuk dikeni kortizon iğnesi hastanın ağrısını hızlı kesmesi açısından avantajlı bir seçenek olmasına rağmen bu bölgede bağ kopması, enfeksiyon ve yağ erimesi gibi yan etkilerinden dolayı dikkatli kullanılması gereken bir tedavidir. Şikayetlerin hızlı geçmesine sebep olsa da topuk dikeni kortizon iğnesi etkileri birkaç ay sonra geçebilir ve erken dönemde hastanın şikayetleri tekrarlayabilir.
Bu bölgeye uygulanabilen diğer bir enjeksiyon çeşidi trombositten zengin plazmadır (TZP-PRP). Topuk dikeni PRP tedavisinde hastadan bir miktar kan alınır ve özel ayrıştırıcılar yardımı ile trombosit adı verilen hücrelerden zengin bir kan plazması hazırlanır. Plazma içeriği ve trombositlerin yumuşak dokular üzerinde iyileştirici etkileri bulunmaktadır. Bu plazma topuk dikeni ağrısına sebep olan bağa enjekte edildiğinde bu bağda iyileşmeye yol açar ve zamanla hastaların şikayetleri azalır. Bu yöntem rejeneratif bir yöntem olması sebebi ile kortizon enjeksiyonuna göre daha uzun ve kalıcı bir tedavi elde edilme şansı daha yüksektir. Yine bu tip enjeksiyonları ultrason eşliğinde görerek ve direkt hasarlı dokulara uygulanması tedavinin başarı şansını artırır (Resim 7).
Topuk dikeni olarak bilinen plantar fasiit topuk ağrısının en sık sebebidir. Topuk dikeni egzersizleri, topuk dikeni atelleri, fizik tedavi, ESWT ve ultrason eşliğinde iğne tedavileri ile başarılı tedavi sonuçları alınabilmektedir. Uzun süren tedaviler sonucu cevap alınamayan hastalara cerrahi tedaviler uygulanabilir.